Bu yeni mikrofon ‘görerek’ duyuyor
Bu cihaz, ses dalgalarının bir nesnenin yüzeyinde yarattığı küçük bozulmaları fotoğraflar gibi görüntüler ve ardından bu görüntüler bilgisayar aracılığıyla sese dönüştürülür. Bu, mikrofonların ses duyamadığı durumlarda bile işlev göstermesini sağlıyor.
SES DALGALARINI IŞIKLA ALGILIYOR
Ses dalgaları, hava moleküllerinin birbirine çarpmasıyla yayılır ve mikrofonlar, bu titreşimleri alarak sesi kaydeder. Ancak Çinli araştırmacılar, ses dalgalarını duymak yerine, nesnelerin yüzeylerindeki bu minik titreşimleri fotoğraflayarak sesin yeniden oluşturulmasını sağladı. Bu, sesin cam gibi engeller tarafından engellendiği durumlarda bile mikrofonun çalışabilmesini mümkün kılıyor.
GRAHAM BELL’İN YÖNTEMİ
Bu yeni teknoloji, aslında ilk kez 1880'lerde Alexander Graham Bell’in geliştirdiği fotofon adlı cihazla yapılan deneylere benziyor. Bell, sesi bir ışık demetiyle iletmeyi başarmıştı. Bugün kullanılan telefonlar da aynı prensipe dayanıyor, ancak elektrik yerine ışık kullanılarak ses iletiliyordu. Yeni mikrofonlar, bu prensibe dayanarak ses dalgalarını ışıkla algılıyor ve onları ses dalgasına dönüştürüyor.
Çinli bilim insanları, yüksek hızlı kameralar yerine tek piksel görüntüleme yöntemi kullanarak bu mikrofonu geliştirdi. Geleneksel kameralar, ışık yoğunluğunu bir dizi sensör aracılığıyla algılar, ancak bu mikrofon sadece bir sensör kullanarak sahnenin her bir noktasındaki ışık yoğunluğunu ölçüyor ve bu verileri birleştirerek ses kaydına dönüştürüyor.
YENİ UYGULAMA ALANLARI
Bu cihaz, çevresel, endüstriyel ve güvenlik takibi gibi alanlarda kullanabileceği gibi, aynı zamanda insan nabzı ve kalp atış hızını izlemek için de kullanılabilir. Şu an için cihaz, yalnızca laboratuvar ortamlarında düşük güçlü sesleri yakalayabiliyor, ancak araştırmacılar cihazın daha hassas ve doğru hale gelmesi için çalışmalarını sürdürüyorlar. Ayrıca, cihazın taşınabilirliğini artırmayı hedefliyorlar.
Yeni mikrofon teknolojisi, gürültülü ve hareketli ortamlarda ses algılamada zorluklar yaşasa da, bu alandaki araştırmalar devam ediyor. Bilim insanları, daha gelişmiş bilgisayar algoritmaları ve donanım ile bu zorlukların üstesinden gelmeyi planlıyor. Eğer başarılı olurlarsa, bu teknoloji gerçek dünya senaryolarında “istikrarlı, pratik ve geniş çapta uygulanabilir” olabilir.